Başlat düğmesi , Denetim Masası, Ağ ve Internet ve ardından Internet Seçenekleri'ni tıklatarak Internet Seçenekleri'ni açın.
Genel sekmesini tıklatın ve Gözatma geçmişi altında Sil'i tıklatın.
Geçmiş'in altında, Geçmişi sil'i tıklatın ve sonra geçmişi silmek istediğinizi onaylamak için Evet'i tıklatın.
Kapat'ı ve ardından Tamam'ı tıklatın.
Başlat düğmesi ve ardından Internet Explorer'ı tıklatarak Internet Explorer'ı açın.
Güvenlik düğmesini ve ardından Gözatma Geçmişini Sil'i tıklatın.
Sık Kullanılanlar listenizdeki web siteleriyle ilişkili tanımlama bilgileri ve dosyaları silmek istemiyorsanız, Sık Kullanılanlar web sitesi verilerini koru onay kutusunu seçin.
Silmek istediğiniz her bilgi kategorisinin yanındaki onay kutusunu seçin.
Sil'i tıklatın.
"Klinik Hukuk" kavram olarak, tıbbî ilimlerden ödünç alınan ve tıptaki klinik uygulamaların hukuksal çalışma ve uygulamalar bakımından da geçerli olabileceği düşüncesini yansıtan bir kavramdır. Bu alandaki ilk çalışmalar 1960'lı yıllarda ABD'de uygulamaya konulmuş ve daha sonra Avrupa ülkelerinde de hukuk eğitiminde uygulanmaya başlanmıştır. Uygulamanın temel amacı; değişik nedenlerle hukuk hizmetinden yeterince yararlanamayan toplum kesimlerinin de kendi hayatlarıyla ilgili sorunların çözümünde veya işlerinin takibinde hukuktan yararlanmalarına olanak sağlamak ve bu doğrultuda topluma destek olmak olarak özetlenebilir. Uygulamanın hayata geçirilmesi ise (tıp fakültesi öğrencilerinin son yıllarını hastanelerde geçirmelerine benzer şekilde) hukuk fakültesi öğrencileri tarafından yapılmaktadır. Bu itibarla aslında uygulamanın iki yönü bulunmaktadır; bir yandan hukuk fakültesi öğrencileri derslerde öğrendikleri soyut bilgileri somut problemler karşısında hayata geçirmenin yollarını öğrenmekte diğer yandan içinde bulundukları sosyal ve ekonomik şartlar nedeniyle avukat tutma ve hukuki bilgiye erişme olanağı sınırlı olan kişilere hukuksal bilgi aktarılmakta ve yol gösterilmektedir.
Hukuk klinikleri hukuk fakültesinde öğrenim gören öğrencilere yönelik uygulamalı eğitim modeli olarak gelişmişse de halihazırda ücretsiz olarak sağlanan hukuki yardım hizmetlerini de kapsamaktadır. Geleneksel hukuk öğretimi hukukun teorik içeriğine odaklanmakta iken klinik eğitim ise öğrencilerin uygulamada ihtiyaç duyacakları becerileri edinmelerini sağlamakta ve hukukçuların sahip olmaları gereken değerleri öğretmektedir.
Bu model ile hukuk fakültesi öğrencilerine deneyim kazanma imkanı sağlanırken hukuki bilgi ve yardıma ihtiyaç duyan kesim için de adalete erişim yolları güçlendirilmektedir.
Hukuk fakültesi öğrencilerinin, okulda teorik olarak öğrendikleri kavram ve kuralları gerçek hayatta uygulamaya yönelik olarak, gerekli becerileri edindikleri bir öğretim yöntemi olan hukuk klinikleri ile öğrenciler, teorik olarak öğrendikleri kural, kavram ve kurumların bir anlamda işlerliğini görmektedirler.
Klinik çalışmaları hukuk literatütüne ilk dafa Amerika Birleşik Devletleri'nce kazandırılmış ve ilk çalışmalar burada başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri'de 1799 yılında hukuk profesörü statüsüne atanan ilk kişi olan Prof.George Wythe, derslerine sanal duruşma ve sanal yasama oturumlarını dahil ederek başlamış, ancak hukuk öğretimi daha sonraları teorik yaklaşıma kaymıştır.
Hukuk fakültelerinin yaygınlaşması ve hukuk öğretiminin akademik nitelik kazanmasıyla, teori ve doktrin hukuk öğretiminin temel taşı olmuş, teorinin gerçek sorunlara uygulanmasıyla uğraşılmamıştır. Zamanla teorik hukuk öğretiminin öğrencilerin uygulamaya dönük beceriler geliştirmesinde eksiklik oluşturduğu görülmüştür.
1917 yılında New York barosu avukatlarından William V.Rowe, hukuk öğretiminin de, tıp öğretimi gibi, hatta daha fazla klinik eğitime ihtiyacı olduğunu, somut, gerçek vak'aların ele alınması gerektiği hususuna işaret etmiştir. Rowe'a göre, klinik derslerin amacı sadece uygulamaya yönelik eğitim vermek değil aynı zamanda, hukukun bir görevinin yoksullara ve adalete erişemeyenlere en iyi hizmeti sunmak olduğunu da öğretmektir. Klinik çalışmalarda öğrencilerin onur, vatandaşlık görevi, sosyal dayanışma ve sosyal hizmet konularını öğrenmeleri ve özümsemelerinin sağlamasının da gerekliğide belirtmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri'de XX. yüzyılın ilk yarısında klinik hukuk eğitimine yöneliş devam etmiştir. Ancak, bilinen adıyla ilk klinik çalışmaları 1960 yılında Ford Foundation sponsorluğunda başlamıştır. Ford Vakfı, fakülteye hukuk klinikleri aracılığı ile yoksullara hukuk hizmeti vermeleri için fon sağlamıştır. Vakfın katkıları ve o yıllarda hukuk fakültelerinin sosyal adalete yönelik taleplere cevap verme konusundaki isteklilikleri de, klinik eğitimine ders fakülte programlarında saygın bir yer kazanmıştır.
XX. yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise klinik hukuk eğitimi hukuk öğretiminin hayati bir parçası haline gelmiş ve halen hukuk öğreniminde önemi artarak devam etmektedir.
Hukuk klinikleri sayesinde öğrenciler klasik hukuk eğitiminin dışına çıkıp tecrübe ederek öğrenmekte ve bu eğitim sayesinde hukuk fakültesi öğrencilerinin öğrenme sürecine daha pro-aktif olarak katılımları sağlanmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hukuk klinikleri, genellikle yoksul ve kırılgan toplum kesimlerinin adalete erişimlerinin kolaylaştırılması amaçlarına hizmet etmektedir. Bu amacın hedefinde yer alan kitleye ve ihtiyaç duyulan hukuki hizmetin sağlanması yöntemine göre hukuk klinikleri farklı biçimlerde yapılandırılmaktadırlar.
1. Hukuk Kliniği (Gerçek Klinik-Gerçek Müvekkil Kliniği)
Hukuki yardıma ihtiyaç duyan kişiler, bu kliniklere başvururlar ve hukuk öğrencileri, eğitimci ve /veya uzman danışmanları eşliğinde kliniğe başvuran kişilere yardımcı olurlar. Hukuk kliniği avukatlık yapan bir öğretim görevlisi veya bir avukatın yönetiminde gerçek bir hukuk bürosu gibi faaliyet göstermektedir.
Hukuk klinikleri, farklı ihtiyaçlar, imkanlar ve değişen hukuk kuralları nedeniyle ülkeden ülkeye, şehirden şehire ve üniversiteden üniversiteye faaliyet konuları ve faaliyet biçimleri yönüyle uygulama farklılıkları içermektedir.
Bazı hukuk klinikleri hukukun her alanında faaliyette bulundukları halde bazı klinikler ise belli bir konuya odaklanarak çalışmaktadır. Öğrenciler mevcut mevzuat uyarınca ya klinikte istihdam edilen avukatlara dava açma ve davayı yürütme sürecinde yardım etmekte ya da başvuru sahiplerini bizzat temsil etmektedirler.
2. Canlandırma ( Simulation)
Bu uygulamalarda öğrenciler teorik olarak öğrendikleri bilgileri çeşitli simülasyonlarla pratiği aktarmaktadırlar. Öğrenciler belirli bir hukuki sorunu avukat, hâkim, savcı, şahit gibi rollere bürünerek, çözmek için çalışmaktadırlar. Sanal duruşma veya sanal yargılama en sık görülen biçimleridir. Canlandırma klinik hukuk eğitiminin en eski yöntemidir.
3. Klinik Stajı
Bu uygulamada öğrenciler bir mahkemede, bir hukuk bürosunda, bir idari kurumda veya bir sivil toplum örgütünde, hukuki sorunları çözmeye yönelik faaliyetlere katılmaktadırlar.
4. Sokak Hukuku Klinikleri (Gündelik Hayatta Hukuk, Herkes İçin Hukuk, Hukuk Okur Yazarlığı)
Hukuki yardıma ihtiyaç duyan kişilere öğrenciler aracılığı ile yardım sağlamak şeklinde gerçekleşir.
İnsanların haklarını kullanabilmeleri haklarını öğrenmeleri ile mümkündür.
Hukuk öğretiminin fakültelerde ağırlıklı olarak takrir yöntemiyle yürütülmesine rağmen, bilimsel araştırmalar bu metodun bilgi aktarmada en az etkili yol olduğunu göstermektedir.
Bilginin akılda kalma oranı:
- Dinleme %5
- Okuma %10
- Görme %20
- Tartışma %50
- Canlandırma %75
- Öğretme( öğrendiklerini aktarma) %90
Bu nedenlerle, öğrenciler faaliyetleri sırasında interaktif öğretim yöntemlerini kullanmaktadırlar.
5. Probleme Dayalı Öğrenme
Bu metod ile, derslerin anlatımlarını davalar ve olaylar genelinde somutlaştırmak ve öğrencilerin anlatılan konuları bu somutlaştırmalara uygulamaları sağlamak temel amaçtır.
Bu öğrenim metodunu Fakültelerimizde yaygın olarak kullanılan klasik pratik çalışmalardan ayıran en önemli husus, bu uygulamanın seçmeli bir ders çerçevesinde işlenmesi ve klinik ders kapsamında tartışılacak konular seçilirken olayın birden fazla hukuk dalını ilgilendiren meseleleri kapsamasına özellikle dikkat edilmesidir.
Klinik hukuk eğitimi toplumdaki ekonomik ve toplumsal eşitsizlikleri gidermek büyük rol oynar. Maddi durumu yetersiz olanlara hukuki destek sağlayarak, hukuk öğrencileri yalnızca müvekkilerin hukuki sorunlarının çözümü ile ilk elden ve deneyimle dezavantajlı kesimlerin durumlarını öğrenme fırsatı bulacaklardır. Tüm dünyada hukuk sistemleri ekonomik olarak yetersiz ve dezavantajlı kesimlerin adalete erişimlerini destelemekle ilgili çalışmalar yapmaktadır.
Adalet Bakanlığı tarafından, Avrupa Birliği ilerleme sürecinde hazırlanan Yargı Reformu Strateji'nin güncellenmesi kapsamında oluşturulan metinde "Adalete Erişimi Güçlendirmek" Başlıklı 8. amaç altında "hukuk kliniği yöntemlerinin geliştirilmesi" ayrı bir hedef olarak belirlenmiştir.
Dünyada hukuk kliniği uygulamaları adalet hizmetlerinden yeterince yararlanamayan dezavantajlı (korunmasız) grupların hukuksal sorunlarının çözümüne katkı ve destek sağlama düşüncesine dayanmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu uygulamalar ile eğitim ve toplumsal sorumluluk politikalarının hayata geçirilmesi de hedeflenmekte; hukuk fakültelerinde henüz eğitimi devam eden öğrencilerin, fakülte gözetiminde dezavantajlı gruplara hukuki danışmanlık / yardım imkanı sağlanmaktadır. Böylece hukuki yardıma en çok ihtiyacı olan toplum kesimlerinin ihtiyacı giderilirken, bir taraftan da kalıcı ve kullanılabilir hukuk eğitimi ile öncelikle hukuk öğrencilerine ve toplumun tüm kesimlerine katkı sağlanması hedeflenmektedir.
Söz konusu hedefin gerçekleştirilmesi için bigilendirme ve farkındalık faaliyetleri yapılması ile üniversite ve barolarla işbirliği yapılaması belrlenen stratejiler arasında değerlendirilmiştir.